14 Nisan 2014 Pazartesi

FOTOĞRAFÇILIK ÜZERİNE

Profesyonel bir fotoğrafçı olmadığım bir sır değil. Doğum günlerinde, nişan ve düğünlerde, davetlerde ya da bayramlarda sevdiklerimi fotoğraflamanın ötesine geçtiğimden beri hayata bakışımı yansıtmanın keyfini sürüyorum.

Fotoğrafçılık insanın kendi içinde bir yolculuk sanki, dünyaya bakışını çeşitlendiren bir araç aynı zamanda. Çok daha garip olan insanlara da bakışı, onların algılarını da gözlemleyebildiğim bir deneyime dönüşüyor. Beden diliyle ilgili uzmanlığımı derinleştirmede de insatagramın rolü büyük oldu. Her ne kadar instagrama başlama nedenim bu olmasa da. (instagram' a başlamam ayrı bir hikaye zaten.) Elinde fotoğraf makinesiyle dolaşıp fotoğraf çekerken de cep telefonundan kareler yakalamaya çalışırken de birbirinden komik olaylar yaşamak mümkünmüş meğer.

Çokça birilerinin benimle aynı anda kameranın ekranına başını eğdiğini söylememe gerek var mı bilemiyorum. Arada abartıp merakına hakim olamayarak "ne yapıyorsunuz?" ya da "ne çekiyorsunuz?", "neden çekiyorsunuz" gibi sorularına denk gelmiyor değilim. Ruh halime göre "fotoğraf çekiyorum /  maden arıyorum", "şuradaki muhteşem manzarayı-çiçeği..vb çekiyorum /  ne çekmiyorum ki kardeş" ya da "hobi işte/sanane" ikili cevapları arasında çeşitlendirdiğim yüzlerce cümle arasından seçim yapıyorum.

Sunay Akın'dı galiba "dünya üstünde en çok dürbün ve teleskop alan ülkeler arasındayız. Şimdiye kadar uzay bilimleri konusunda çağ atlamadığımıza göre en sapık milletlerdeniz" anlamına gelen bir yazısı vardı. Ben de üstüne diyorum ki; tarihte en meraklı milletiz. Şimdiye kadar ilim irfanda, sanatta da çağ atlamadığımız ortada. O halde bildiğin dedikoducu birçoğumuz"

Şimdi sıra fotoğraflarda:




























































































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder